Merhaba,
Nihayet, kendime bir blog açma fırsatı bulabildim. Bundan böyle olabildiğince düzenli bir şekilde, araştırmalarım esnasında yakaladığım ilginç öyküleri, olabildiğince belge ve görsel ile süsleyerek sizlere aktarmaya çalışacağım.
Keyif alacağınızı umuyorum.
Unutmamak lazım;
Tarih, sadece sekiz rakamdan oluşan birşey değildir...
Çalıntı Kimlik
Tarih her nekadar birçoğu için ¨geçmiş¨ demek olsa da, aslında gündemin
ta kendisidir. Çünkü tarih hep tekerrür eder. Ders alan yürür, ders almayan bir
sonraki tekerrüre kadar yerinde sayar.
İlk Kahire seferinin mürettebatı: Şehit Tayyareciler Sadık, İsmail Hakkı, Fethi ve Nuri Beyler Muavenet-i Milliye Tayyaresinin önünde. |
1913 yılında Prens Celalettin ve Muavenet-i Milliye tayyareleri Kahire
seferi için yola çıkar. Ancak iki tayyare de Kahire’ye ulaşamadan düşer ve
pilotları da şehit olur. Bunun üzerine bir tayyare daha hazırlanır. Tayyareye
yıllar önce Japonya açıklarında batan ¨Erturğrul¨un ismi verilir akibetinin
aynı olmaması dileğiyle.
Ertuğrul Tayyaresi (Tasvir-i Efkar Gazetesi) |
Ertuğrul büyük bir törenle havalanır. Ancak Edremit yakınlarında
ağaçlık alana inmek zorunda kalır ve kırıma uğrar. Pilotları Edremit Belediye Başkanı Yağcızade İsmail Hakkı Bey tarafından
Edremit’e getirtilir ve orada ağırlanır. Edremit halkı bu elim olaydan büyük
üzüntü duyar ve kendi aralarında sekiz altın lira toplayarak fransız yapımı Bleriot model bir
tayyare satın alır ve Osmanlı Ordusu’na bağışlar. Tayyare’nin adı Edremit
konulur ve Mısır seferini başarıyla gerçekleştirir.
Edremit Tayyaresi Kahire'de |
Peki ya Ertuğrul? Ertuğrul Kazdağları'ndaki uykusundan çaresizlik sebebiyle uyandırılır, artık iflah olmaz denilen tayyare bir İstanbul Ermenisi olan montör Vahran Bey tarafından zorlu bir tamir sürecinden sonra uçacak hale getirilir ve Çanakkale’ye kadar uçamayacağı öngörülerek tekrar sökülmek suretiyle Çanakkaleye gönderilir ve orada tekrar monte edilir. Osmanlı Ordusu'nun acilen keşif tayyaresine ihtiyacı vardır. Tüm bu zahmet ve cefa bunun içindir. Sonrasını Tayyareci Cemal Bey’den dinleyelim.
¨ Bir gün Ertuğrul ile uçarken aşağıda bir kalabalık gördüm. İndiğim
zaman, yanında genç bir Alman zabiti olan
Harbiye Nazırı Enver Paşa beni
yanlarına Kabul etti. Alman zabitini tayyareci Von Boumers diye tanıttı.
Çanakkale cephesine gidecekmiş, Almanların en iyi askeri tayyarecisiymiş. Beni de rasıtı olarak götürme kararı
aldı. Enver Paşa'nın söyledikleri beni hayretler içinde bırakmıştı. Kendisine bir pilot olduğumu, daha uygun bir rasıt bulabileceklerini anlatmaya çalıştım. Ama Alman beni kafasına takmış bir kere. İlle de beni istermiş. Çaresiz kabul ettim.
Emektar makinistim Vahran ile birlikte Ertuğrul’u vapurdan Çanakkale Hastanesi civarına
bir sahaya naklettik. Tayyareyi hazırlayıp Almana haber gönderdik. Bu tayyareyi
siz hazırladınız ilk tecrübeyi siz yapacaksınız dedi. Uçtuk geldik. O zaman da
Fransız tayyarelerini bilmediğini söyleyerek, tayyareyi benim kullanmamı teklif etti ve
kendisi de rasıt olarak iştirak edeceği bir uçuş daha yapmamı istedi. İlk keşfi yaptık. İndikten sonra neler
gördüğümü sordu. Ben de bir kroki üzerinde işaret ettim, aldı karargaha gitti.
Bu uçuşu kendi yaptığına etrafı inandırdı. Bundan sonra Alman iltifatlarını
arttırdı. Çok az maaş aldığımdan kendi yüksek uçuş ücretini benimle
paylaşabileceğini ifade etti. Kabul etmedim. Sert bir münakaşa oldu. Bundan sonra uçmadı bile.
Yalnız raporları karargaha o götürüyordu. Beş - on gün sonra İstanbul’a gezmeye
gitti. Orada zührevi bir hastalığa tutulmuş, hastaneye kaldırıldı fakat bir
müddet sonra tevkif edilerek İstanbul’daki Alman karargah gemisi General’e
nakli hususunda emir geldi. Meğer bu adam tayyareci değilmiş. Asıl Von
Boemers’ın şöförü imiş. Boemers
Türkiye’ye geleceği sırada bir
kazada öldüğünden evrakını alıp onun yerine gelmiş imiş. Alman makamlarını da
bizimkileri de aldatmış. Bu olaydan sonra keşif uçuşlarını kimin yaptığını
anlayan Cevat Paşa bana iltifat
etti. Çanakkale Kuvayi Havaiye Kumandanı Tayyareci Cemal diye takılıyordu bana. Fakat
kendi gümüş kılıçlı harp liyakat madalyasını bizzat paşa bana taktı.¨
O günden sonra Ertuğrul, Cemal Bey ve rasıdı Vahran Bey ile birlikte uçar. Çanakkale Savaşı'nın Nusrat ile birlikte adı bilinmeyen gizli kahramanı olur. Cemal ve Vahran Beyler yaptıkları keşif uçuşu esnasında düşmanın Nusrat'ın döşediği mayınları temizlediğini fark etmeselerdi, Nusrat aynı gece temizlenen mayınların yerine yenilerini döşeyemeyecek ve savaşın gidişatı çok farklı bir yöne doğru ilerleyecekti.
Son olarak bir kez daha hatırlatmakta fayda var;
¨Tarih tekerrürden ibarettir ve hırsızlar öyle ya da böyle yakayı ele verirler!¨