RESSAMIN SAVUNMASI
Bir ressam kendini ya da yapmakta olduğu eserini tehlike anında
nasıl savunur hiç düşündünüz
mü? Hele bu ressam sokak
ortasında, kalabalığın arasında, elinde sadece bir boya kutusu, fırça
seti ve önünde bir tuvalle öylece duruyorsa. Ne kadar da
savunmasız gözüküyor öyle değil
mi? Tıpkı Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Roosvelt'in iki eyalet arasındaki anlaşmalığı çözmek için yaptığı bir yolculukta başına
gelenler gibi. Sunay Akın’dan dinlemiştim ;
İki eyalet
arasındaki büyük
sorunu son derece ustalıkla
çözen Roosvelt'in av merakı herkesçe bilinirdi. İşte
bu sebeple ona yapılacak en
büyük jest bir av partisi olarak belirlenmişti. Fakat av partisi kötü
geçmiş ve avdan avsız dönüldüğü haberi avcılardan önce belediye başkanına ulaşmıştı. Koskoca Roosvelt'i eli boş gönderecek
değildiler ya! Hemen bir ayı yavrusu bulundu ve ağaca bağlandı.
Tören alanına gelen Roosvelt'in eline bir tüfek tutuşturuldu ve ¨İşte
avınız¨ diyerek
yavru ayıyı vurması istendi. Zavallı
ayıcık o gün şanslıydı.
Roosvelt bu konuda sadece belediye başkanını
azarlamakla kalmadı,
yavru ayıyı da doğaya annesinin yanına
gönderdi. Bu olay uyanık bir girişimciye fikir verdi ve Teddy Bear
oyuncaklarını üretmeye başlamasıyla da insan ile doğanın savaşından kapitalizm galip çıktı.
İtalyan
ressam Fausto Zonaro yavru ayıcık kadar şanslı değildi. 1893 yılında
büyük umutlarla geldiği
Sultanların Şehri'nde onu koruyup kollayacak
kimsesi yoktu.
İtalyan ressam Fausto Zonaro |
Bir sabah boya kutusu elinde, tuvali önünde,
Galata Köprüsü'nün eski İstanbul tarafına
doğru olan bölümün sağ tarafında
köprünün
parmaklıklarına dayanmış öylece duruyordu. Ortalık tenhalayınca
gördüğü büyülü
renkleri tuvaline aktarıyor,
kalabalık çevresini görmesine engel olmaya başladığında da kutusunu kapatıyor ve beklemeye başlıyordu. Aynı ritüel sürekli
tekrarlanıyor, bu sırada tablosu da ağır ağır şekillenmeye
başlıyordu.
Zonaro, kimsenin onu rahatsız
edemeyeceği şekilde önüne
eğilmiş halde ustalığını fırçasına
aktarırken başıboş bir asker topluluğunun
bulunduğu yere doğru geldiğini farkeder. O kadar hızlı gelmişlerdir ki, ressam toparlanmaya
vakit bulamaz. Hemen önünde duran ve kocaman tahta bir
kitabı anımsatan boya kutusu askerlerden
birinin dikkatini çekmiş olacak ki, asker Zonaro'nun
kapatmaya fırsat bulamadığı boya kutusuna doğru uzanır. Kimbilir, belki de o an Zonaro kendini
Roosvelt'in önüne atılan ağaca
bağlı bir ayı
yavrusu gibi hissetmiştir.
2. Abdülhamit'in çok beğendiği ve Zonaro'ya saray ressamlığı payesini getiren ¨Ertuğrul Alayı¨ tablosu |
Asker boya kutusunu mengene gibi elleriyle kavrayarak öyle güçlü bir
şekilde çekmişti ki, Zonaro herşeyini
kaybetme korkusuyla kimsenin beklemediği
ama tarihe geçen bir
hareket yapmak zorunda kaldı.
Zonaro ne mi yaptı? Askerin
çekiştirdiği
boya kutusunun içinden şimşek
hızıyla kalınca
bir fırçayı çekti
aldı,
fırçasını paletteki Prusya Mavisi'ne daldırdı
ve adamın suratına kalınca bir virgül
konduruverdi. Koskoca Devlet-i Aliye'nin askerinin burnunu boyamak! Buna kim
cesaret edebilir? İşte bu şaşkınlıktan
faydalanan Zonaro eşyalarını
toplayarak hızla
uzaklaşmaya başladı. Arkasından
durması için çalınacak düdüklerin seslerini ve bağırışmaları beklerken duyduğu kahkalar onu ister istemez
duraksatmıştı. Döndü ve
arkasına baktı. Arkadaşları askerin
yüzündeki boyaya yakından
bakıp dokunmak isteyince
boya zavallının yüzüne
bulaşmış ve suratını
masmavi yapmıştı.
İşte size bir
ressamın savunması;
Fes kırmızısı
ve Prusya mavisi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder