11 Şubat 2015 Çarşamba

RESSAMIN SAVUNMASI


Bir ressam kendini ya da yapmakta olduğu eserini tehlike anında nasıl savunur hiç düşündünüz mü? Hele bu ressam sokak ortasında, kalabalığın arasında, elinde sadece bir boya kutusu, fırça seti ve önünde bir tuvalle öylece duruyorsa. Ne kadar da savunmasız gözüküyor öyle değil mi? Tıpkı Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Roosvelt'in iki eyalet arasındaki anlaşmalığı çözmek için yaptığı bir yolculukta başına gelenler gibi. Sunay Akından dinlemiştim ;




İki eyalet arasındaki büyük sorunu son derece ustalıkla çözen Roosvelt'in av merakı herkesçe bilinirdi. İşte bu sebeple ona yapılacak en büyük jest bir av partisi olarak belirlenmişti. Fakat av partisi kötü geçmiş ve avdan avsız dönüldüğü haberi avcılardan önce belediye başkanına ulaşmıştı. Koskoca Roosvelt'i eli boş gönderecek değildiler ya! Hemen bir ayı yavrusu bulundu ve ağaca bağlandı. Tören alanına gelen Roosvelt'in eline bir tüfek tutuşturuldu ve ¨İşte avınız¨ diyerek yavru ayıyı vurması istendi. Zavallı ayıcık o gün şanslıydı. Roosvelt bu konuda sadece belediye başkanını azarlamakla kalmadı, yavru ayıyı da doğaya annesinin yanına gönderdi. Bu olay uyanık bir girişimciye fikir verdi ve Teddy Bear oyuncaklarını üretmeye başlamasıyla da insan ile doğanın savaşından kapitalizm galip çıktı.

İtalyan ressam Fausto Zonaro yavru ayıcık kadar şanslı değildi. 1893 yılında büyük umutlarla geldiği Sultanların Şehri'nde onu koruyup kollayacak kimsesi yoktu.

İtalyan ressam Fausto Zonaro
Bir sabah boya kutusu elinde, tuvali önünde, Galata Köprüsü'nün eski İstanbul tarafına doğru olan bölümün sağ tarafında köprünün parmaklıklarına dayanmış öylece duruyordu. Ortalık tenhalayınca gördüğü büyülü renkleri tuvaline aktarıyor, kalabalık çevresini görmesine engel olmaya başladığında da kutusunu kapatıyor ve beklemeye başlıyordu. Aynı ritüel sürekli tekrarlanıyor, bu sırada tablosu da ağır ağır şekillenmeye başlıyordu.


Zonaro, kimsenin onu rahatsız edemeyeceği şekilde önüne eğilmiş halde ustalığını fırçasına aktarırken başıboş bir asker topluluğunun bulunduğu yere doğru geldiğini farkeder. O kadar hızlı gelmişlerdir ki, ressam toparlanmaya vakit bulamaz. Hemen önünde duran ve kocaman tahta bir kitabı anımsatan boya kutusu askerlerden birinin dikkatini çekmiş olacak ki, asker Zonaro'nun kapatmaya fırsat bulamadığı boya kutusuna doğru uzanır. Kimbilir, belki de o an Zonaro kendini Roosvelt'in önüne atılan ağaca bağlı bir ayı yavrusu gibi hissetmiştir.

2. Abdülhamit'in çok beğendiği ve Zonaro'ya saray ressamlığı payesini getiren ¨Ertuğrul Alayı¨ tablosu

Asker boya kutusunu mengene gibi elleriyle kavrayarak öyle güçlü bir şekilde çekmişti ki, Zonaro herşeyini kaybetme korkusuyla kimsenin beklemediği ama tarihe geçen bir hareket yapmak zorunda kaldı. Zonaro ne mi yaptı? Askerin çekiştirdiği boya kutusunun içinden şimşek hızıyla kalınca bir fırçayı çekti aldı, fırçasını paletteki Prusya Mavisi'ne daldırdı ve adamın suratına kalınca bir virgül konduruverdi. Koskoca Devlet-i Aliye'nin askerinin burnunu boyamak! Buna kim cesaret edebilir? İşte bu şaşkınlıktan faydalanan Zonaro eşyalarını toplayarak hızla uzaklaşmaya başladı. Arkasından durması için çalınacak  düdüklerin seslerini ve bağırışmaları beklerken duyduğu kahkalar onu ister istemez duraksatmıştı. Döndü ve arkasına baktı. Arkadaşları askerin yüzündeki boyaya yakından bakıp dokunmak isteyince boya zavallının yüzüne bulaşmış ve suratını masmavi yapmıştı.

İşte size bir ressamın savunması;


 Fes kırmızısı ve Prusya mavisi...